Manşet Haberler

Güncel Haberler

imam

İlahiler


FREE service provided by www.alnumel.com

12 Ekim 2008 Pazar

şirk ve ötesi

Müşrik, bir olması gerekeni çoğaltan, birlemeyen, Allah'ın yanı sıra herhangi başka bir şeye yönelen, yolu yöntemi birden fazla olan dolayısıyla çizgisi belli olmayan kişidir.
Kur'an'a baktığımızda insan yaşamında iki düşünce (itikad) ve iki eylemin (amel) var olduğunu görüyoruz. Bunlardan ilki Kur'an ve sahih sünnet kaynaklıdır, diğeri ise nefs ya da şeytandan kaynaklanmaktadır. Bir başka ifadeyle hak ve batıl şeklinde ifade edebileceğimiz iki çeşit itikad ve amel biçimi... Bu iki tikad ve amel biçimi kaynakları itibariyle cahiliyyeyi ve medeniyeti de beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda tarih boyunca yeryüzünde birleyenlerin (muvahhidin) ve çoğaltanların (müşrikin) mücadelesi söz konusu olmuştur.
İnsan, hayatını düzenleyen kuralları (yasalar) Allah'ın kitabından ve peygamberin sahih sünnetinden almıyorsa kendiliğinden müşrik konumuna düşmektedir. Öncelikle bu zihniyet, Rabliği Allah'a yakıştıramamakta, bir başka ifadeyle hayat içerisinde Allah'ı yegane sahip, terbiye edici ve yol gösterici olarak tanımamaktadır. Cahiliyyenin başlangıç noktası da işte burasıdır. Müşrik zihniyet öncelikle kendisine bir Rab buluyor, onun öğütlerini, yol göstericiliğini kabulleniyor ve gerçek Rabb'ini hayatın dışına itiyor. Vahyin dışındaki herhangi bir kaynaktan almış olduğu öğretileri kendi hayatına tatbik ediyor. Dolayısıyla insan bu bağlamda İlahını da belirlemiş oluyor.
Bu, tarih boyunca şirk batağına saplanan insanın temel yanılgısıdır. Çünkü o, yaratmada / yoktan var etmede, tabiat olaylarına hakim olmada Allah'ı birlerken, hayatı düzenleyici ilkelerin belirlenmesinde / hüküm koymada O'na ortak koşmuştur. Allah'ın var olduğuna, varlık olarak bir olduğuna inanan ancak O'nun dışında başkalarının himayesine ve yardımına ihitiyaç duyan, Allah'a yakın olduğunu düşündüğü kimselere tapınan, bu yolla dünya hayatını garanti altına almaya çalışan, hedeflerini tamamen dünyevi bazda belirleyen, sonradan sahip olduğu şeyler sayesinde zarar görmekten kurtulacağına inanan, rahatı ve iç huzurunu bu dünyada arayan, acınası bir zihniyet... Halbuki Allah, insana şöyle seslenmektedir :
"Hüküm ancak Allah'a aittir..." (En'am : 57)
"Göklerde de yerde de İlah O'dur..." (Zuhruf : 84)
"Kalpler ancak Allah'ın zikriyle tatmin bulur." (Ra'd : 28)
"Yardım ve zafer ancak Allah katındandır." (Al-i İmran : 126)
"İnsanlar içinde Allah'ın astlarından eşler ittihaz eden kimseler vardır ki, onları Allah'ı sever gibi severler. İmana ermiş olanların ise Allah'a duydukları sevgi daha şiddetlidir..." (Bakara : 165)
"İnsanlardan öyleleri vardır ki, "Rabb'imiz bize bu dünyada ver" der, onun ahirette hiçbir nasibi yoktur. Onlardan öyleleri de vardır ki, "Rabb'imiz bize bu dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru" derler. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasipleri vardır. Allah, hesabı çabucak görendir." (Bakara : 200-202)
Şirk'in ötesinde Allah'ın varlığını inkar eden tanrı tanımaz / ateist düşünce ise gerçekte günah işlemenin önündeki tüm engelleri kaldırarak kendi vicdanını rahatlatmak amacıyla bu yolu tercih etmiştir. İslam literatüründe materyalist düşünce, 'Dehriyyun' adı altında toplanır. Bu düşünceye göre baki olan tek hakikat zamandır. Allah'a inanmayan bu zihniyet, maddeden öte bir ruhun olamayacağını, dolayısıyla maddi alemin ötesinde bir iradenin var olmadığını ileri sürmektedir.
"Onlar : “Bu dünyadaki hayatımızdan başka bir şey yok !” derler, “Dünyaya geldiğimiz gibi ölürüz ve bizi ancak zaman (dehr) yok eder”. Fakat onların bu konuda hiçbir bilgileri yoktur, onlar sadece zannederler." (Casiye : 24)
Mevdudi bu ayeti şu şekilde tefsir etmektedir : ıÜü"Yani, bu hayatın sonunda, başka bir hayatın olmadığına dair, onların elinde hiçbir ilmi dayanakları yoktur. Ruhu Allah'ın kabzetmediği, insanı sadece zamanın yok ettiği ve geriye toz-topraktan başka birşey kalmadığı şeklindeki düşünceler, sadece ahireti inkar edenlerin zanlarıdır. Onlar "Bu hayattan sonra ne olacağını bilmeyiz" demekten öteye gidemezler. Fakat bu dünya hayatından sonra başka bir hayatın olmadığını söylemek tamamen mantıksızca ortaya atılmış olan bir iddiadır. Onların, "İnsanın ruhunu Allah kabzetmez, insan tıpkı bir saat gibi zamanla durur ve çürür" şeklindeki sözleri akla ve mantığa dayanmaz. Onlar sadece böyle olmasını arzu ediyorlar. Çünkü ölümden sonra başka bir hayatın var oluşu ve yaptıklarının hesabını vermeleri işlerine gelmez. Bu nedenledir ki, ruhu tamamen inkar ederek, heva ve heveslerine dayanan isteklerini kendilerince bir akide haline getirmişlerdir." (Tefhimu'l-Kur'an, Casiye suresi 24. ayetin tefsiri)
Sonuç olarak, iman ile küfrü ve Tevhid ile şirk'i birbirinden ayrıt edemeyen her birey ve topluluk karanlıklar içerisinde yol almaktadır. Bu bağlamda Kur'ani kavramların üzerinde titizlikle durulmalı, bireylerin ve toplumun içinde bulunduğu durum söz konusu kavramlar ışığında tespit edilmeli ve bu doğrultuda gereken adımlar atılmalıdır. Aksi halde itikat ve ibadette şirk batağından kurtulmak, sağlıklı bir islami kimlik sahibi olmak ve cahiliyyeden koparak mevcut sistemin dışına çıkmak mümkün olmayacaktır. Zira şirk en büyük zulümdür; emniyet içerisinde olmak ise iman edenler ve imanlarına zulüm bulaştırmayanlar içindir, bu ise hidayet üzere olmanın tabii sonucudur. (bknz. Lokman : 13, En'am : 82)
Selam ve muhabbetle...

www.tevhidedogru.com

Hiç yorum yok:

Google Arama Motoru





Yeni Sayfa 1